21 Temmuz 2007 Cumartesi

Bilincalti ve Liderlik

Hayatımızda hep bilinçli karar verdiğimizi, bu çerçevede olaylara ve kişilere tepki verdiğimizi düşünürüz. Hatta mutluluk seviyemizi bile alıdıgımız kararlara baglı olarak belirleriz.
Kısacası bilinç, günlük hayatımızdaki pek çok belli neden için oldukça önemlidir. Ancak, önemli bir gerçek ki tüm algılamamamızın en azından yüzde doksanbeş gibi bir kısmının, zihnin karanlıklarında (bilinçaltı); yüzde beş kadarı ise yüksek bilinç içinde gerçekleştiğidir.
Faaliyet halindeki bilinçaltı zihni görmek için bazı örnekler vermek gerekirse;
Bir ürünün 100, 00 YTL yerine 99,99 YTL olarak fiyatlandırıldığında daha çok satılması.
Örneğin bir mutfak eşyası testine katılan tüketicilerin yüzde altmışından fazlası, ürünü denedikten sonra onu üç ay içinde muhakkak satın alacaklarını söyleyip; ancak aradan 8 ay geçtiğinde ise bu tüketicilerin yüzde 12’sinin satın alma eylemini gerçekleştirmesi.
Değişik açılardan da olsa beynimizin ve biliçaltımızın hayatımıza etkisini gösteren bazı somut dayanaklardır.
Tıp alanından da örnekler verilirse özellikle İknanın ve inancın etkisini ölçmek maksadı ile yapılan çalışmalarda, tıp biliminde hayli önemli olan plasebo (latincede memnun edeceğim anlamına gelir ancak genel kullanımda sahtecilik, hile vb anlamında kullanılır) etkisini incelediğimizde bu iki faktörün nasıl olustuguna ve etkisinin nasıl oldugunu daha iyi anlayabiliriz.
Yapılan bir deneyde sıradan bir diş tedavisi sırasında, hastalara plasebo ağrı kesici verilir. Hastalar, sadece dişçiler de ilacın gerçek bir ağrı kesici olduguna inandığı sürece hafif bir sızı hissederler. Dişçilerden yansıyan biliçaltı davranışlar, hastaların plasebo ilaca olan inançlarını güçlendirmiştir. Ancak, dişçilere ilacın plasebo yani sahte oldugu söylendiğinde, hastalar tedavi sırasında büyük acılar çekerler. Burada dişçilerin bilinçaltı davranışlarındaki bir şey hastalara ağrı kesicinin sahte olduğu mesajını vermiştir.
Unutmadan eklemekte fayda varki, plasebo etkisi tıpta katkısal etki maksadı ile verilmektedir. Örneğin reçetesiz satılan popüler bir mide ilacı etkisini alımdan otuz dakika sonra göstermesine karşın, bu ilacı sık kullanan insanların oniki dakika içinde ağrılarının azaldığını söylemeleridir. İlaca olan inanç rahatlamayı ve ağrısız bir durum beklentisini arttırmaktadır.

Kararlarımızı biliçaltı düzeyinde verip, kendi iç dinamiklerimiz olan ikna ve inaç ile mutluluk seviyemizi etkilediğimizi ele aldığımızda ortaya son derece önemli bir tablo çıkıyor. İnsanlar kendilerini iyi hissettiklerinde, daha verimli çalışabiliyorlar. Şartlar ne olursa olsun, karar vermek ne kadar komplike olursa olsun yargı mekanizması son derece verimli işliyor. Buda tahmin edileceği gibi ekonomik bir değer yaratıyor. Örnek vermek gerekirse hizmet sektöründe (Banka ve sigorta ofisleri, kredi kartı call-center larında) yapılan bir araştırmaya göre çalışanların mutluluk seviyesindeki % 1’lik bir gelişme , gelirde % 2 ‘lik bir artış sağlayabiliyor.

Hal böyle olunca, özellikle perakende bayi teşkilatlarındaki çalışanların günlük karşılaştıkları olaylar karşısındaki moral seviyeleri özellikle orta ve üst kademe yöneticilerin en önemli çalışma alanını oluşturmaktadır. Muhakkaktır ki, şirketlerin duygusal iklimlerinin (çalışanların çalıştıkları şirket hakkındaki hisleri) iş sonuçlarını % 20 ile % 30 etkilediği gerçeği göz önüne alındığında, bundaki değişimin bağlı oldugu sebepler önem arz etmektedir. Bu sebeplerin de % 50-70 kadarının şirketin lideri olması; liderlerin kendi dünyalarının, liderlik tarzlarının ve kendi duygusal durumlarının ekiplerinin kalplerini kazanmaktaki önemini arttırmaktadır.

Sonuç olarak, ortak bir amaca inanan ve liderin sunduğu vizyona giden yolda ikna olmus bir ekip, başarının anahtarına sahip olacaktır.


OLCAY ARICAN

Hiç yorum yok: